>>> HOŞGELDİNİZ... <<<

Malumunuz internet bir dünya ve bu geniş dünyada kendine ait bir alanı olmayan oldukça az sayıda insan kaldı. Bu sayfaya geçerken uğradınız,yalnışlıkla girdiniz,tesadüf eseri buradasınız,isteyerek geldiniz,kuşlar haber verdi vs vs..,kısacası sizi buraya hangi rüzgarın attığını bilmiyorum ama her ne sebeple gelmiş olursanız olun, hoşgeldiniz...
:)

4 Kasım 2008 Salı

Zaman size de mi az geliyor ?

Sabahın bereketinden istifade et
Sabah erken kalk. Eskilerin dediği gibi sabahın bereketi vardır. Güne erken başlamak sana günün rutin işleri için zaman kazandırır. Pek çok kişi uykudayken işe koyulursan, gün senin için hem daha uzun olur,hem de hayata diğerlerinden bir kaç adım önde başlarsın.

Yarının işini bugünden yap
Bugünün işini, yarına bırakma. Hatta bugün yapacaklarını tamamladıysan, yarının işlerinden bir kısmını bugünden yapmaya çalış. Yarının hangi kötü sürprizlerle dolu olduğunu bilemezsin. Hiç hesapta olmayan başka işler, ertesi günün tüm planlarını altüst edebilir. Onun için sen sen ol, yarına güvenerek işlerini geçiştirme.

Unutma, tembeller zamana yenilirler!
Tembellik etme. Zaman tembellerin aleyhine işler, onların hayatlarından çalar ve bir daha geri dönmemek üzere alır başını gider. Sen anlamadan öylesine hızlı akar ki zaman, bir de bakarsın yapman gereken pek çok iş birikmiş ve sen hiç birine elini sürmemişsin.

Zihninde bedeninde çevik olsun
Dengeli beslenmeyi ve spor yapmayı ihmal etme. Bedeninin ve zihninin hızlı çalışmasını istiyorsan önce onları beslemen ve eğitmen gerekir. Yeterince hızlı hareket edemeyen bir beden ve çabuk düşünüp karar vermekte zorlanan bir zihin işlerini sekteye uğratır ve verimini düşürür.

Yumurtayı kapıya getirme
İşlerini son ana bırakma. Her birinin tamamlanması için gereken süreyi sapta ve buna göre yapacaklarını sıraya koy. Bazı işler tahmin ettiğinden daha çok zamanını alabilir. Bunların hangi tür işler olacağını kavramaya çalış. Onlara programında öncelik ver.

Bir önceki günden daha fazlasını hedefle
Bir önceki günden daha fazla oku, daha fazla yaz, daha çok şey öğren. Her gün önceki günün önüne geçmeye, daha güzel şeyler yapmaya çalış. Yavaş yavaş da olsa her geçen gün hedeflerini büyüt. Büyümenin yolu kısa zamanda daha çok ve daha güzel şeyler yapmaktan geçer. Her gün yükselen bir gelişim çizgisi üzerine kur hayatını.

Şikâyet etmeye ne vaktin var ne de hakkın, sen en iyisi hemen işe koyul!
Yapacak çok işin olduğunu ve hepsini yetiştiremeyeceğini düşünebilirsin. Bu durumdan şikâyet etmek yerine hemen bir yerden işe başla. Göreceksin, başlamak bile seni çok mutlu edecek. Elin kolun bağlı oturduğunda hem vicdan azabı çekersin, hem de tamamlanmayı bekleyen işler gözünde büyükçe büyür ve her şey daha içinden çıkılmaz bir hale gelir.

[Kaynak:Gençgelişim]


Çocuk Olma!

Kendini adam sanma, sen daha çok gençsin çocuk. Kapılırsın bu girdaplara, alır götürür seni bu fırtınalar, gölgeler çeker yüreğini en derinlere, boğulursun. Bilmediğin uzaklara gitme çocuk, yanılırsın. Anlayamıyorsun henüz beni. Çünkü daha çok küçüksün. Dinlemiyorsun beni, inat edip kendi bildiğini okuyorsun. Peki öyle olsun. Sen soğuk yaratıklara, insan sandığın mahluklara, melek gördüğün şeytanlara inanmaya devam et. Görülen şu ki, yükselmeye çalıştıkça taşlanıyorsun. Madem beni dinlemiyorsun, o zaman dene de öğren çocuk. Adam olana kadar, o kadar itilip kakılacaksın ki... Dev sandığın her şeyin sadece bir yanılsamadan ibaret olduğunu anladığında umarım iş işten geçmiş olmaz. Dinlememeye devam et beni çocuk. Serseri bir yürekle nerede barınacaksın, nereye kadar onlara tapacaksın? Böyle kör adımlarla ilerleme yolunda. Karanlıklara tutunma, yüreğini fener yapıp yoluna tut. Ne o? Güneş yok mu? Zifirî duygular mı çökmüş şehrinin üstüne? Korkma, ilerle. Ve seni yolundan çevirmeye çalışanlara sakın inanma. Kendi yanlışın bile onların doğrusundan daha doğrudur. Bunu unutma! Kendini bul çocuk, benliğini kaybetme! Güneşi tekrar tepeye dik. Hiç kimsenin onu oradan indirmesine izin verme. Ayağındaki prangaları kır, tutsaklıktan kurtul, kaybolup gitmene izin verme bu adi labirentte. Savaş ve çek kendini geri. Sen de görüyorsun, düzen yok burada, batan batana. Ama sen sakın onlardan olma. Gencecik bir fidanken kurutmaya çalışacaklar seni. Suyunu kesecekler, dallarını kesecekler, sesini kesecekler. Seni zehirlemeye uğraşacaklar çocuk, seni batırmaya çalışacaklar kendi çukurlarına. Seni alet edip, üstüne sürmeye hazırlanacaklar kendi pisliklerini. Sana kötü gelen şeyleri “Adam olmak” adı altında gösterecekler. “Bir kereden bir şey olmaz.” diyerek beynini yiyecekler. Hayallerini yıkmaya, kanatlarını kırmaya çalışacaklar. Ama eğer sözümü dinlersen bunda başarılı olamayacaklar! Oyuna gelme çocuk. Ruhunu çalmak isteyenlere dur de. İlla bir şeyin ardından koşmak istiyorsan ideallerinin ardından koş. Ya da maviler büyüt uçsuz bucaksız denizlerde. İçindeki nefsi kumdan bir kale yap, yıkılacağını bile bile. Yıkılsın ki sen de bu haysiyet yoksunu nefisten kurtul. Yelkenler aç sonra okyanuslara. Uzaklara uzan. Yolculuklar büyütür insanı, eğer doğru yoldaysan... Sen çocuk değilsin çocuk! Gün gelecek yorulacaksın, gün gelecek kanayacaksın, gün gelecek yavaşlayacaksın ama asla durmayacaksın. Çünkü sen çok uzaklara yolcusun. Hedefinde sebat edeceksin. Bütün ambargolar, tüm bu yıldırma çabaları seni hiçbir zaman alakadar etmeyecek. Dinlemeye devam et beni. Ben yalnızım çocuk. Sen benim gibi olma. İnsanları karşına değil, arkana al. Güçlen, gücüne güç kat! Ben yalnızım çocuk, sen yalnız kalma. Diren hayata, diren zamana, diren onlara! İstediğin kadar uzak olabilirsin hayvandan daha aşağılıklara, ama asla ırak olma insan gibi insanlara! Ve son kez söylüyorum, asla çocuk olma!

[Bu alıntıyı sık sık tekrar tekrar okurum...]

Kaldığı yerden...

Sevgili günlük sende merak ediyorsun biliyorum, belki de en çok onu merak ediyorsun...
“Bazı insanlar hayatının büyük çoğunluğunu almak kavramından habersiz hep vererek yaşadığı halde ve yaşadıkları onca acıya, zorluğa, olumsuzluklara rağmen hala dimdik ayakta durabilmeyi nasıl başarıyorlar?” diye diye yedin bitirdin kendini benim gibi…

Bu sorunun cevabını bugün uzun uzuun düşündüm belki bulduğum cevaplar seni tatmin etmeyecektir ama ben hiç olmazsa, düşünmeye bundan sonra daha fazla zaman ayırmam gerektiğini öğrendim…

Toplum içinde ‘iyi’, ‘başarılı’, ‘erdem sahibi’ olarak bilinen bu insanların her birinin bu vasıfları kazanma serüvenleri aynı aslında…

Her biri önce kendilerine bahşedilen adı ‘hayat’ olan o şeyin her an’ının çok değerli olduğunu fark ettiler, bir süre akıllarına esen hemen hemen her şeyi yaptılar, günübirlik yaşadılar, yaşamları boyunca hep bir şeyler ürettiler ama zamanı yeterince iyi kullanmadıklarından yakındıları. Bir süre sonra kendilerine bahşedilen hayat’ın büyük bir kısmını, düzensiz yaşadıklarından dolayı kullanamadıklarını fark edip, her şeyi bir plan çerçevesinde yapmanın onlara çok büyük zaman kazandıracağına karar verdiler, yapılması gerekenleri, yapılmaması gerekenleri ince ince düşünüp yazıp, çizdiler. Planlı yaşamak, hayatının her an’ını programa endeksli yaşamaktan sıkılanları çok oldu ama hiç sekteye uğratmadılar, bıkmadılar, her defasında kaldıkları yerden devam ettiler. Çok zor sınavlara maruz kalanları oldu ama başladıkları işi yarım bırakmayı hiç düşünmediler, kaldığı yerde kalakalan hiç olmadı, çünkü olmuşlar, olması gerekenlerden başka bir anlam ifade etmiyordu onlar için…

Her biri, her sabah koşar adım attı kendini sokağa, her sabah kimseden içten bir “günaydın”ı esirgemedi, karşılaştıkları her insana tebessüm etti önce, sonra gözlerinin içine bakarak dinledi onu, bir şey yapmaları gerektiğinde onu hemen yaptılar çünkü yarının ne gibi sürprizlerle dolu olduğunu bilmiyorlardı, her gün bir önceki gün yaptıklarından daha fazlasını yapmaya çalıştılar, daha fazla okudular, daha fazla yazdılar, daha çok düşündüler… Geçmişin çekip gittiğini ve geleceğin belki de hiç gelmeyeceğini akıllarından çıkarmadılar, neyi ihmal etmemek gerektiğini çok iyi bildiler, denediğim zaman kazanabilir yada kaybedebilirim ama denemezsem zaten kaybetmişimdir dediler, çoğu düştü çokça ama hep kalkıp aynı heyecanla kaldıkları yerden asıldılar hayata tıpkı yüzme bilmeyen birinin onu kurtarmaya gelen birine, defalarca yediği tekmelere rağmen yine bütün gücüyle onu kurtarmaya gelene sarılması gibi…

Hayat ona kaldığı yerden aynı aşkla devam edebilenlerle, edemeyenlerden ibarettir ve onu ancak bütün hücreleriyle kaldığı yerden devam edebilen anlamlandırabilir. Hayata kaldığınız yerden hiçbir şey olmamış gibi davranabilme yetisini gösterebilenlerden olmanız dileğiyle…

MuSTaFa TuNÇTüRK

HaYaT...

Uzun süredir yaz(a)mıyorum, yazmaktan bıktığımdan değil, sanki; yapmak isteyip de bir türlü yapmaya, gerçekleştirmeye fırsat bulamadığım veya öyle zannettiğim şeylerin listesi her geçen gün biraz daha kabarıyor, yapmaya meyillenip yapamadığım için acı çektiğim şeylerin sayısı sanki her geçen gün biraz daha artıyor.

Şimdi geriye bakıyorum; acaba yaşadığım yirmi yılı hiç susmadan beş saat boyunca anlatabilir miyim, iki gün öncesinin sabahı sabah kahvaltısında ne yediğimi hatırlamazken,ne kaldı acaba yaşadığım yirmi yıldan aklımda?..

Bu kaçıncı başa dönüşüm, bu kaçıncı ah edişim bilmiyorum ama bu gün bir kez daha anladım zaman su gibi akıp geçiyor, geçen zaman geri gelmiyor, geri kalan hayatın sınırları şimdiyle çizili…

Hayat plan demekti galiba, üzerinde çok ince düşünülmüş bir plan, her şeyi en ince ayrıntısına kadar hesaplanmış bir plan, şimdisi, az sonrası, saati, günü, haftası, ayı, yılı, ömrü koca bir plandan ibaret olmalı insanın ve öyle kalmalı, yaptıklarına iki gün sonra dönüp baktığında iyi ki yapmışım diyebilecek kadar yürek vermeli insana…

Hayat hayalden ibaretti galiba, çocukken çikolata, ilkokuldayken bisiklet demekti hayat, ortaokuldayken sınavdan pekiyi almaktı, uçmaktı bir süre, lisedeyken okuyup büyük adam olabilmekti, bir süre çok sevdiğin bir kızdı/erkekti, üniversitedeyken kendini geliştirebilmekti, askerdeyken vatan demekti hayat, askerden döndükten sonra iyi bir iş, iyi bir eşti, son moda bir arabaydı, bahçesinde kuşları öten üç oda bir salondu, uzun süre uğruna kavga edebildiğin şeylerin bütünü demekti senin için hayat…

Hayat geriye dönüp baktığında gülümseyebilmekti galiba, gülümsetebilmekti her şeye rağmen, bir şarkıydı bazen, sevmek deyince aklına gelenlerin nefret deyince aklına gelenlerden fazla olmasıydı, özenle paketlediğin bir hediyeydi, pes etmemekti hayat, destek olmaktı, umut vermekti, çiçek ekmekti, fidan dikmekti…

Hayat hayat demekti işte, alamayacağını bile bile istemekti, düşüp bir yerini kırmak, kanatmaktı, çokça üzülmekti, üzülüp ağlamaktı, ağlayanın yaşlarını silmekti, gidene kal diyebilmekti, gülene var gücüyle eşlik etmekti, hayat dua etmekti,aynı şarkıyı beraber dinlemekti, defalarca kovulduktan sonra bile tekrar dönebilmekti aynı kapıya ve ölürken gözü açık gitmemekti hayat ,eli kolu canı çekilmiş haldeyken geriye gözlerinin içi gülerek bakabilmekti hayat…

MuSTaFa TuNÇTüRK